Sunay Akın Hayal Kahramanları
..."Çocukluk arkadaşım doğru söylüyordu. Çocukluklarını bütün bütün kaybedenler, bir daha çiçek açmak gücü bütün bütün yok olan kurumuş ağaç gibidirler. Tahtalarından maroken koltuklara iskelet de yapılabilir, sobaya odun da olabilirler. Ancak bir damlacık çiçek vermezler bir daha!.." demiş üstad Nazım Hikmet. Nazım Hikmet'e göre çocukluk en son gözlerde ölürmüş. Biz koleksiyonerler yaş alsa da yaşlanmazlar. Nedeni Nazım Hikmet'de saklı. Bizim ruhumuz çocuk, siz de öldürmeyin içinizdeki çocuğu.
Bir türlü fırsatını bulup okuyamadığım sevgili kitap; Sunay
Akın kaleminden çıkma. Her koleksiyonerin okuması, bilgi süzgecinden geçirmesi
gereken bir kitap Hayal Kahramanları. Öyle bir kitap ki, insanı okurken
afallatıyor. Kendimi Anıtkabir'in inşasında başlayıp, Charlie Chaplin'de ordan
Drakula'nın soluk benzinde buluveriyorum. Öyle ki Friglerden başlayan
yolcuğuma, yanıma Şirinler'i, Asterix ve Oburix'i katıp denizaltına
atlayıveriyorum. Orda, tek nüshalık Periskop tutuşturuluyor elime. Kara Bart'ın
şiirleri eşliğinde kayıp Mona Lisa peşinde koşuyorum. Bu arada Snoopy'de geçen
İlhan Berk ile tanışıyorum. Snoopy astronotları uzaya uğurlamak üzere
yanımızdan ayrılırken, aya ilk uçağın pervane ve kanat parçaları gidiyor Neil
Armstrong ile birlikte ve bir hayal daha gerçekleşiyor.
Afacan Dennis karakterinin gerçek bir insan olduğunu ve savaşa
katıldığına şahit oldum. Sefalet içinde ve yapayalnız bu dünyadan ayrıldığını.
Oysa babası Dennis karakteriyle paraya para demezken eşi öldüğünde oğluna neden
düşmanlık duymuştu ve onu uzaklaştırmıştı? Dennis, sevgili eşini hatırlattığı
için mi oğlunu yatılı okula göndermiş ve sadece harçlık göndermiş, onu büyük
bir depresyona terk etmişti. Bunları düşünürken Tenten tutuyor elimden ve
Rumeli surlarından atlıyoruz. Andersen'i düşünüyorum. Rumeli'yi hayran hayran
izlerken şu sözleri tarihe not etmişti. "Kıyıya yanaştığımızda, kayıkçıya
değerinden pek emin olmadığım bir gümüş sikke uzattım; başını iki yana
sallayarak cebinden küçücük bir para çıkardı ve daha yüksek bir ücret almasının
söz konusu olmadığına dair hiçbir kuşku bırakmayacak biçimde bana gösterdi.
Türkler böylesine dürüst insanlardır; burada kaldığım süre içinde her gün,
Türklerin en fazla hüsnüniyet sahibi, en dürüst halk olduğuna dair kanıtlar
buldum." demişti. Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan topraklarda
yaşayan sevgili insanlarımız için.
İşte beni en çok etkileyen bölüm. Buna değinmeseydim olmazdı. Bir
Ayşegül hikayesindeki o kesit. Tavan arası. Hikayelerin, hayallerin, hayal
kahramanlarımızın doğduğu yer. Doğduğum evde babama dair eski eşyaların olduğu,
oyuncakların olduğu o gizemli yer. Hep merak etmiştim. Elinde bir çuval legoyla
indiği gün hala daha aklımda. Sahi kaç yaşındaydım, 5 filan olsa gerek. Şimdi
ne o bir çuval lego ne de o ev, o tavan arası var. Ama hala hayalimde bir tavan
arasında oyuncaklar, oyunlar var tıpkı Sunay Akın gibi.
İşte o hikayenin geçtiği kitap;
↓
Sunay Akın'ın ve
benim etkilendiğimiz tavan arası.
↓
Son olarak öncelikle tüm
koleksiyonerlerin, ve herkesin okuması gereken bir baş yapıt. Teşekküler Sunay
Akın, bu bilgi birikimi ve Oyuncak Müzesi için.
Ne diyorduk; "İçindeki çocuğu asla
öldürme!"
Sevgiler İdil Varış❣
Yorumlar
Yorum Gönder